Yerin adı: Antalya Kaleiçi’nde Tuzcular Mahallesi Karadayı sokakta bulunan yapı, farklı tarihlerde Darus-suleha, Karatay ya da Karadayı Camii gibi farklı isimlerle de belirtilmiştir.
Yapım Tarihi: Yapıya ait kitabede, onun H. 648 / M. 1250-51 tarihinde inşa edildiği bildirilir.
Kitabe: Batı cephede yer alan taçkapının basık kemerli girişi üzerinde, iki parça halinde mermer üzerine Selçuklu sülüs hattı ile yazılmış, dokuz satırlık Arapça kitabe günümüze ulaşmıştır.
Vakfiye: Yapının müstakil vakfiyesi bulunamamış olsa da Celaleddin Karaty’ın vakfiyesinde yapı kayıtlıdır. Vakfiyede yapının Antalya yolu üzerinde, cami bulunan kalenin dışında inşa edildiği bildirilir.
Kurucu: Mevcut kitabede yapının banisi bildirilmemekle birlikte, bu yapı Celaleddin Karatay’ın vakfiyesine kaydedilmiştir. Böylelikle Celaleddin Kartay’ın, adı geçen eserin banisi olduğu gerçeği ortaya çıkar.
Sanatçı: Bilinmiyor.
Onarım Durumu: Antalya Kaleiçi’nde, Karatay Medresesi adıyla bilinen yapı günümüzde çok iyi bir durumda değildir. Batı cepheden günümüze sadece taçkapı ulaşabilmiştir. Taçkapı sonrasında giriş eyvanından geçilerek dahil olunan avlunun kuzey ve güneyinde kötü durumdaki duvarlarda yer alan bir takım pencere ve kapılar tuğla ile örülerek kapatılmıştır. Avluda olması gereken birimlere ait hiçbir iz de günümüze ulaşamamıştır. Avlunun doğu ucunda, birbirine bitişik günümüze ulaşan iki eyvana kuzeyden başka bir eyvanın da bitişik olduğu bazı izlerden anlaşılmaktadır. Günümüze ulaşan bu iki eyvanın kemer gözleri sonraki bir dönemde kapatılmıştır. Bir süre öğrenci yurdu ve Kur’an kursu olarak kullanılmıştır.
Plan: Doğu-batı doğrultusunda uzanan, avlulu dikdörtgen bir plana sahiptir. Batı cepheden günümüze sadece taçkapı ulaşmıştır. Taçkapıdan giriş eyvanına oradan da avluya ulaşılmaktadır. Avluyu kuzey yönden sınırlayan duvar gayri muntazam bir şekilde uzanmaktadır. Avluyu güney yönünden çevreleyen duvar, güneyde yer alan eyvanın kemer gözünü örten duvardan başlayarak giriş eyvanı hizasına kadar uzanır ve bu noktada 45˚ açıyla kırılarak giriş eyvanının güney duvarı ile birleşir. Avlunun doğu ucunda birbirine bitişik, doğu batı yönünde uzanan iki eyvan yer alır. Kuzey yönündeki eyvanın güney duvarında mihrap nişinin bulunması itibari ile burası ana eyvan olarak kabul edilir. Ana eyvan kuzey duvarında beş niş bulunmaktyadır. Yapının günümüzdeki hali ve kalan izlerden anlaşıldığı kadarı ile mevcut binanın Anadolu Selçuklu medreselerine benzeşmeyen farklı bir plana sahip olduğu anlaşılmaktadır.
Avlu olarak belirtilen mekanı sınırlayan güneydeki duvar alt tarafta yuvarlak kemerli iki kapı açıklığına sahip olsa da bunlar kaba yonu taşlarla kapatılmıştır. Kapı açıklıklarının üst kısmında asimetrik olarak yerleştirilmiş farklı boyutlarda ve günümüzde doldurulmuş üç pencere açıklığı yer alır. Zemini ahşap ile döşenmiş ana eyvanın kuzey duvarında dikdörtgen formunda beş derin niş yer alırken, güney duvarının ekseninde kesme taş malzeme ile yapılmış, geniş bir bordüe ile çevrelenmiş dairesel mihrap nişi bulunmaktadır. Ana eyvanı örten beşik tonoz ortada sivri kemerle desteklenmiştir. Ana eyvanın iç mekanı tamamen sıvandığı için duvar örgüsü görülemez. Ana eyvanın bitişiğindeki eyvan ana eyvandan daha sade bir düzenlemeye sahiptir. Bu eyvanın güney duvarının üst kısımlarında, tuğla ile kapatılmış, sivri kemerli üç mazgal pencere bulunur.
Üçboyutlu Özellik: Batıda daha öncede belirtildiği gibi günümüze sadece taçkapı ulaşmıştır. Fakat yapının eski tarihli fotoğraflarında taçkapının ahşap hatıllarla desteklenmiş moloz taş örgülü bir duvarla desteklendiği görülür. Günümüze ulaşmayan bu duvar nitelik olarak avluyu kuzey ve güney yönlerden sınırlandıran ihata duvarları ile benzeşmektedir. Dışa taşkın taçkapı, sivri kemerli bir nişten ibaret olup, giriş basık kemerli kapı ile sağlanır. Taçkapının iki yan kanadı içerisinde karşılıklı yerleştirilmiş iki mihrabiye bulunur. Asıl dikkat çeken yapının doğu ucunda yer alan iki eyvandır. İki eyvanın bitiştiği noktanın üst kısmında bir mazgal pencere yer almaktadır. Leyla Yılmaz, mazgal pencerenin yapının damına çıkan, günümüze ulaşmamış, merdiven boşluğunu aydınlattığını belirtir. Eyvanların üst kısmında bulanan tepeliklerinde korkuluk olarak işlev gördüğünü belirtir. Ayrıca yine iki eyvanın birleştiği noktada işlevi belirlenemeyen, dışa doğru çıkıntı yapan yatay olarak duvar örgüsü içine yerleştirilmiş sütun dikkat çekicidir.
Malzeme: Yapının taçkapısında, ana eyvanda bulunan mihrapta ve eyvanların alt kısmında kesme taş kullanılmıştır. Kaba yontu taşlar genel olarak beden duvarlarında, giriş eyvanında ve eyvanların beden duvarı ile örtülerinde kullanılmıştır.
Süsleme: Yapının günümüzdeki hali ile bezeme unsuruna Taçkapıda ve ana eyvanın güney duvarındaki mihrabında rastlanır. Anadolu Selçuklu taçkapılarında görülen genel düzenleme Karatay Medresesi taçkapısında da görülmektedir. Taçkapının sivri kemerli nişi dıştan dört bordürle çevrelenmiştir. Taçkapının geçmişte yandığı ve sonradan bazı bordürlerinin tamamlandığı bilinmektedir. Bu sebepten dolayı bordürler bazı yerlerde kesintiye uğramaktadır. Bu bordürlerden üçünde farklı geometrik unsurlarla oluşturulan kompozisyonlara yer verilmişken, dıştan ikinci bordür profilleri haricinde sade bir yüzeye sahiptir. Taçkapı nişi içerisinde özellikle de yan kanatlarda karşılıklı olarak mukarnas kavsaralı iki mihrabiye bulunur. Mihrabiyenin mukarnaslı kavsarası iki yanda zigzag motifleri ile bezenmiştir. Miharabiyelerin üst kısmında sivri kemerin mukarnaslı bingileri dikkat çeker. Ana eyvandaki mihrabın yuvarlak kemerli yarım daire nişi, en dışta geniş ve dışa taşan, yüzeyi geometrik süslemerele bezenmiş bordürle üç yönde çevrelenmiştir. Mihrabın yuvarlak kemeri, gövdesi yivli ve başlıkları palmet motifleri ile tezyin edilmiş iki sütunceye oturmaktadır.
Tarihlendirme: Günümüze ulaşan kitabeden yapının inşa tarihi öğrenilmektedir.
Değerlendirme: Antalya’da bulunan diğer Anadolu Selçuklu yapıları gibi Karatay Medresesi de birtakım sorunlara sahiptir. Yapının planının sahip olduğu sorunlar dışında asıl sorun; Celaleddin Karatay Vakfiyesi’nde medresenin konumu “cami bulunan kalenin dışında, Antalya yolunda” ibaresidir. Bugün Karatay Medresesi adı ile anılan yapı vakfiyede belirtilen ibareye tezat olarak cami bulunan kalenin içerisindedir. Leyla Yılmaz bu noktada taçkapının sonraki bir devirde buraya taşındığını düşünmektedir. Özellikle de giriş eyvanının taçkapıya bitiştirilmesi ve kullanılan farklı malzeme burada iki farklı döneme işaret etmektedir. Diğer taraftan günümüze ulaşan eyvanlarda görülen malzeme ve inşa tekniği şüphesiz 13. yüzyıla aittir. Bu noktada ortaya çıkan bir diğer sorun ise yan yana yapılmış üç eyvanın, birisi günümüze ulaşmamıştır, işlevi neydi? Leyla Yılmaz yapının sahip olduğu tüm sorunların arkeolojik bir kazı yapılmaksızın açığa çıkarılamayacağını belirtir. Diğer taraftan bazı araştırmacılar yapının bir medrese olduğunu kabul etmektedirler.
Kaynakça: "ERTEN, S.Fikri; Antalya Vilayeti Tarihi, İstanbul, 1940.
KURAN, Aptullah, Anadolu Medreseleri, I, Ankara,1969.
SÖZEN, Metin, Anadolu Medreseleri, Selçuklu ve Beylikler Devri Cilt II, İstanbul, 1972.
TURAN, Osman, ""Selçuk Devri Vakfiyeleri. III Celâleddin Karatay Vakıfları ve Vakfiyeleri"", Belleten, XII 1948, s.17-171.
YILMAZ, Leyla; Antalya (16.Yüzyılın Sonuna Kadar),Ankara, 2002.