Toprağın ateşle raksıdır aslında seramiğin serüveni. Çamur ve ateş beraber tanıklık etmişler insanın yaşam mücadelesine. Yaklaşık 8000 yıldır bizimle beraber aynı coğrafyada soluk alıp gelişen, dönüşen bir malzeme olmuş seramik.
Anadolu coğrafyası kültür atmosferinde soluk alan seramik, pişmiş toprak ile başlayan serüvenini çini ve porselenle devam ettirmiştir. Anadolu Selçuklularında kullanılan seramik malzemenin genel olarak bir dönem özelliği taşıdığı söylenebilir.
En genel anlamda sırlı ve sırsız olarak sınıflandirebileceğimiz Anadolu Selçuklu seramik malzemesine özellikle Kubadabad, Kalehisar, Alanya, Ahlat, Samsat, Harran ve Diyarbakır 'da rastlamaktayız. Genelde geometrik ve bitkisel bezemeler ile figüratif kompozisyonların kullanıldığını görülmektedir. Dönem ile ilgili genel kanı bölgede bir üretimin olduğu noktasındadır. Yerleşim alanlarında ortaya çıkarılan fırınlar ve fırın malzemeleri bu görüşü kanıtlar niteliktedir. Üretimi yapan ustaların yerli mi yoksa dışarıdan gelen zanaatçı ya da sanatçılar mı olduğu sorusuna ise net bir yanıt verilememektedir.
Sırsız olarak pişirilen seramik objelerin dışında camsı bir malzeme olan ve seramiğin bir gelişme evresi olarak değerlendirilen "sırın" kullanıldığı objeler de mevcuttur. Sır şeffaf ya da renkli olabilmektedir. Seramik şekillendirme tekniklerinde ise sgrafitto, slip, sıraltı, minai, barbutin ve derin oyma (champleve) kullanılmıştır.
Sırsız seramik malzemeleri kullanım işlevlerine göre testiler, kürevî konik kaplar, küpler ve matara biçimli kaplar olarak sınıflandırabiliriz. Testiler genel form özelliği olarak konik ya da silindirik boyunlu olup ağız kısmı ince bir halka şeklinde biçimlendirilmiştir. Genelde tek kulplu olmakla beraber farklı kaide formları çokça denenmiştir. Kullanılan seramik çamuru ise genel olarak ince taneli ve sıkı görünümlüdür. Testilerde çoğunlukla gövdenin üst yarısı bezenmiştir. Testinin hem ağız hem de kaide kısmının bezendiği durumlarda ise gövde sade bırakılıp üsten ve alttan kalın bir kontur şeridiyle bezenecek yerler ayrılmıştır. Kullanılan üslemelerde genelde bitkisel, geometrik biçimler bazı örneklerde ise hayvan figürleri ve yazı kullanılmıştır. Özellikle Samsat kazılarında çok sayıda sırsız kabartma süslemeli seramik malzeme ortaya çıkarılmıştır. Kürevî konik kaplar olarak sınıflandırılan üretimlerin önceleri el bombası, kandil topu ya da sıvı olan birçok malzemenin taşıyıcısı olarak kullanıldığı d üşünülmüştür. Fakat yapılan incelemeler ağız kısmı oldukça dar olan bu objelerin parfüm kabı olarak kullanıldığı görüşünü doğrulamaktadır.
Genellikle üç kulplu ve silindirik boyunlu olacak şekilde işlenen küplerde bezeme tekniği olarak baskı ve barbutin kullanılmıştır. Mezopotamya'daki kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan malzeme Anadolu'da bulunan ürünlerle benzer özellikler göstermektedir. Hatta genel anlamda 9-14.yy.arası İslam coğrafyasındaki geniş sınırlar dâhilinde benzer seramik küp üretimleri yapılmıştır. Sırsız seramikler içerisinde değerlendirilen son form ise matara biçimli kaplardır. Matara biçimli kapların boyun, gövde ve kulp kısımlarının ayrı olarak şekillendirilip sonra birleştirildiği düşünülmektedir. Genelde kiremit ve kirli beyaz renklerin kullanıldığı mataralarda kaide nadiren kullanılmıştır. Bezemelerde bitkisel motiflerin yanı sıra oldukça stilize edilmiş hayvan figürleri de kullanılmıştır. Sırsız seramikler Ön Asya, Anadolu, İran ve Suriye coğrafyasında kullanılmıştır. Anadolu'da Samsat, Harran ve Korucutepe kazılarında çok sayıda sırsız seramik malzemeye rastlanması ve özellikle Adıyaman Samsat kazılarında ortaya çıkarılan fırın ve üçayaklar burada bu tarz bir üretimin kanıtıdır.
Anadolu Selçukluları sırlı seramik üretimi genellikle bölgesel bir üslup özelliği taşımaktadır. Üretim envanterini ise kâse, kandil, matara, küp, testi, hokka, kupa ve az miktarda üretilmiş olan figürinler oluşturmaktadır. En yaygın üretim ise yayvan, çukur ve yarı küresel olmak üzere üç ana formda şekillenen kâselerdir. Uygulamaların büyük kısmı çömlekçi çarkında gerçekleştirilmiştir. Kâse, testi, çömlek, kupa ve matara gibi formlar çarkta çekilmiş, bisküvi pişiriminden sonra sırlanmıştır. Pek nadir olarak elde şekillendirilmiştir. Astar ve sırlama işlemi genelde bezemenin yapıldığı yüzeyde uygulanmıştır. Kullanılan seramik şekillendirme tekniklerine göre astarın ve sırın kalınlığı değişmektedir. Sgrafitto tekniğinde ince bir tabaka varken, oyma tekniğinde daha kalın bir tabaka oluşmuştur. Kullanılan camsı sır tabakası kâselerde iç yüzeyde, testi, matara ve figürinlerde ise dış yüzeyde kullanılmıştır.
Sırlı seramiklerde sınıflandırmayı sırsız seramiklerdeki gibi kullanım objelerine göre değil kullanılan sırlama tekniğine göre yapabilmekteyiz. Sgrafitto tekniğinde çamur çekildikten sonra yüzey astarlanır ve bezeme astarlanan yüzeyin kazınmasıyla oluşturulur. Daha sonra şeffaf ya da renksiz sır uygulaması yapılır. Bazı örneklerde sır kaplanmadan önce farklı renklerde boyalar kullanılmış, renkli yüzeyler elde edilmiştir. Ortaçağ'da Anadolu coğrafyasında çok sık kullanılan bu teknik 11-12. yy Anadolu Selçuklularında sessiz bir dönem yaşadıktan sonra 13.yy.'da bir üretim yoğunluğuna erişmiştir. Alçak bir kaidenin üzerine oturan kapların ortalarında madalyonlar oluşturulmuş içlerine ise balık pulu, yıldız, daireler, haç gibi motifler ya da insan, kuş ve balık figürlü bezemeler uygulanmıştır. Bu bezemelerde ciddi bir sembolik anlam bulunmaktadır. Bu sembolizm yalnız etnik ve dinsel bir kategoriye bağlanmamaktadır. Farklı kültürel anlamların birleştiricisi olarak coğrafya ve yaşam alanlarının ortaklaşmasını g östermek daha sağlıklı bir tespit gibi durmaktadır.
Sırlı seramiklerin bir diğer kategorisini sıraltı oyma tekniği olarak da adlandırılabilecek Champleve tekniği oluşturmaktadır. Bu teknik objenin iç yüzeyinde kullanılır. Bu tekniğin Bizans vasıtasıyla yayıldığı genel kanısı hakimdir. Anadolu'da özellikle Kubadabad, Alanya ve Konya yaşam alanlarında bu teknikle yapılmış seramik kaplar bulunmuştur.
Slip tekniğiyle yapılan seramiklerde desen yüzeyden hafif bir rölyef gibi hissedilir. İslam uygarlığı alanlarında dönem içerisinde yaygın olarak kullanılan bu teknik Anadolu Selçukluları döneminde çok da yaygın bir kullanıma sahip değildir. Daha çok kase formunda rastladığımız bu üretimlere Kubadabad ve Alanya kazılarında rastlanmıştır.
Seramik sınıflandırılmasında başka bir kategori ise kullanılan sırın türüne göre değişmektedir. Özellikle Kubadabad, Alanya, Samsat, Ahlat kazılarında bol miktarda tek renk sırlı seramikler bulunmuştur. Bu üretimdeki seramikler koyu yeşil, kahverengi, hardal sarısı ve turkuaz renklidir. Bu ürünler genelde 13.yy.'a tarihlendirilir.
Sıraltı tekniğiyle üretilen seramik uygulamalarında astar yüzeyde desen boyanarak işlenir ve daha sonra sır uygulanıp fırınlanır. Bu teknikle yapılan uygulamalarda kirli beyaz renkli yumuşak bir malzeme kullanılmaktadır. Kubadabad, Hasankeyf, Ahlat, Alanya, Samsat kazılarında önemli ölçüde örnek bulunmuştur. Yine bu kazılarda ele geçirilen atık malzeme ve işlenmemiş malzeme kalıntıları bölgedeki üretimin bir delili olmaktadır.
Diğer birçok malzemede bulunan Suriye benzerliği ise bu üretimin Suriye'den gelen ustalar tarafından yapılıp yapılmadığı sorusunu akla getirmektedir.
Anadolu Selçuklularında yapılan uygulamalardan bir diğeri ise yüzeyde metalik bir ışıltının görüldüğü lüster tekniğidir. Cam ve çini yüzeylerde de kullanılan bu tekniğin tercih edilen bir uygulama türü olduğu, Anadolu coğrafyasında Samsat, Kubadabad, Hasankeyf, Alanya ve Ahlat gibi yaşam alanlarında elde edilen çok sayıda buluntudan anlaşılmaktadır.
Ender olarak rastlanan minai tekniği mimaride ve gündelik kullanım objelerinde kullanılmıştır. Bu teknik hem sıraltı hem de sırüstüne uygulanabilen bir yöntemdir. Bu teknikle daha çok minyatürleri andıran figüratif konular işlenmiştir. Konya Alaeddin köşkü kazılarında birkaç çini uygulamasına rastlanmış, kullanım objesi olarak ise Ahlat ve Hasankeyf kazılarında ortaya çıkarılmıştır.
Yapılacak bilimsel çalışmalar ve kazılar bu alandaki sınırlı bilgilerimizi zenginleştirecektir. Ve çok muhtemeldir ki bu bilimsel veriler değerlendirilerek Anadolu Selçuklu seramik sanatıyla ilgili daha doğru tespitler yapılabilecektir.
KAYNAKÇA
-ÖNEY, Gönül, Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları, İş Bankası, Ankara, 1992.
- ARIK, Rüçhan, Kubadabad, Türkiye İş Bankası, İstanbul, 2000.