ALTUNABA HAN

Yerin adı: Konya-Beyşehir-Antalya kervan yolunun Anadolu Selçuklu döneminde Konya’dan sonra ilk konak yeri olan Arkıt mevkiinde yer almaktadır. Eldeki vakfiyede Arkıt olarak geçen yer daha sonraları hanın adını almıştır. Günümüzde Beyşehir yolu üzerinde, Akyokuş’u geçtikten sonra gelen Altunapa Barajı sınırları içerisinde kalan han, bu baraja da ismini vermiştir. K. Erdmann yapının Tebrizli tüccar Hacı Bahtiyar İbn Abdullah tarafında yaptırılmış olabileceğini ve Altunapa adının da sonradan alabileceğini belirtir. İ. Hakkı Konyalı da hanın asıl adının Altunba olduğunu sonra halk dilinde Altunapa, Altun Kapa olarak değiştiğini bildirir. Fakat yayınların genelinde yapı Altunapa adı altında tanıtılmaktadır.

Yapım Tarihi: XII. yüzyıl sonu, XIII. yüzyıl başı

Kitabe: Kitabe günümüze ulaşmamıştır.

Vakfiye: 598/1202 tarihli vakfiyede hancının maaşı, hana gelen yoksul yolcuların ısınması, hanın aydınlatılması için, miktarı belirtilmeyen odun ve bezir satın alınması bildiriliyor. Ayrıca tüm bu masrafların karşılanması için Konya Eski Pazar’da bir dükkânın tahsis edildiği belirtilmektedir.

Kurucu: Şemseddin Altınapa

Sanatçı: Bilinmemektedir.

Onarım Durumu: Osmanlı döneminde kullanılmış olan han bazı onarımlar görmüş olmalıdır. Şimdiye kadar bu dönemde yapılan bir onarımla ilgili yazılı bir belgeye henüz ulaşılamamıştır. Cumhuriyet sonrasında da herhangi bir restorasyon çalışması yapılmayan han, Altınapa Barajı’nın 1967’de tamamlanmasından sonra sular altında kalmıştır. Fakat han suların çekildiği dönemlerde görülebilmekle beraber özellikle son yıllarda hakim olan kuraklık nedeniyle han tamamen ortaya çıkmıştır.

Hanın günümüzde oldukça harap olmakla birlikte kot seviyesi de oldukça yükselmiştir. Avlu kısmı tamamen yıkılmıştır. Avlunun kuzeyinde yer alan mekanların bugün sadece tonoz örtüleri görünmektedir. Kapalı bölümün cephelerinde kaplama taşları oldukça harap olmuştur. Orta sahnı örten tonozun bir kısmı da yıkılmıştır. İ. Hakkı Konyalı’nın, hanın kuzeyinde belirtiği çeşme de günümüze ulaşmamıştır. K. Erdmann’ın 1967’de çektiği fotoğrafta kapalı bölümün taçkapısı sağlam görünürken günümüzde, taçkapının giriş kemerinden geriye pek bir şey kalmamıştır.

Plan: K. Erdmann ve M. Akok’un yaptığı çalışmalarda çizilen planlar birbirlerinden farklı olsa da genel olarak yapı, doğu-batı doğrultusunda boylamasına uzanım gösteren avlu ve kapalı mekandan oluşmaktadır. Avluya girişin çok erken tarihlerde yıkılması nedeniyle yapılan çalışmalarda avlu girişi belirtilmese de avlunun kuzey ve güneyinde yer alan mekanlar çizilebilmiştir. Avlu girişinin kuzey ve güneyinde bazı mekanlar yer almaktadır. Güneyde yer alan mekanlardan birisi de mescid olarak kullanılmıştır. Erdmann’ın fotoğraflarında mescid mekanı görülebilmektedir. Girişten sonra avlu güney duvarında yer alan birimler beş kemer ile avluya açılırken kuzeyde yer alan birimlerin avluya açılan tek kapısı bulunmaktaydı. Avlunun kuzey ve güneyinde uzanan bu mekanların örtüsü beşik tonozdur.

Dışa taşkın taçkapı ile geçişin sağlandığı kapalı mekan, karşılıklı düzenlenmiş dörder ayağa binen kemerlerle üç sahna ayrılmış olup, orta sahın diğer iki sahından daha geniş tutulmuştur. Kapalı mekan kuzey cephede bir güney cephede iki ve beşik tonozda yer alan künk ve kare açıklıklarla aydınlatılmıştır.

Günümüzde avludan geriye taş yığınından başka bir şey kalmamış olsa da avlunun kuzeyinde yer alan mekanın tonoz örtüleri görülebilmektedir. Baraj nedeniyle iç mekanda kot seviyesi oldukça yükselmiştir.

Üçboyutlu Özellik: Harap olsa da ayakta kalan kapalı mekanın tüm cephelerinde benzer taş işçiliği uygulanmıştır. Fakat kapalı mekanın doğu cephesinde daha itinalı bir taş işçiliği dikkat çekmektedir.

Malzeme: Hanın; kuzey, güney ve doğu cepheleri çok düzgün olmayan kesme taşla kaplanmıştır. Batı cephesinde de moloz taş duvar örgüsü görünmektedir. Kapalı mekanın giriş cephesinde görülen taş işçiliği diğer cephelere oranla daha iyidir. İç mekanda da daha yoğun kullanılan devşirme malzemeler, özellikle kemer bingilerini taşıyan ayaklar bu mekanda ilk dikkat çeken unsurlardır.

Süsleme: Yapının günümüzde görülebilen hiçbir yerinde herhangi bir süsleme unsuruna rastlanmaz fakat bu tek düzeliği kullanılan devşirme parçalarda görülen profiller bozmaktadır. Özellikle iç mekanda; kemerlerde, kemer bingilerinde ve tonoz kemerlerini taşıyan devşirme yassı sütunlar bu monotonluğu ortadan kaldırmaktadır.

Tarihlendirme: Yapıdan günümüze kitabesi ulaşmamış olsa da 598/1202 tarihli mevcut vakfiyesi dikkate alındığında yapı vakfiyenin hazırlanmasından birkaç yıl önce II. Süleyman Şah’ın saltanat yıllarının başlarında inşa edilmiş olduğu ortaya çıkar.

Değerlendirme:Hanın vakfiyesi sayesinde tarihlendirilmesinde herhangi bir sorunla karşılaşılmasa da bulunduğu mevkiin Arkıt olarak belirtilmesi, yapının Ilgın-Akşehir arsındaki Argıthanı yerleşim yeri ile karıştırılmasına sebep olmuştur. Ortaya çıkan karışıklığı İ. Hakkı Konyalı Başvekalet arşivinde 399 numarada kayıtlı bulunan belge ile Altunapa Hanı’nın Ilgın-Akşehir arasındaki Argıthan ile bir ilişkisinin olmadığını ortaya koymuştur. Han planı itibari ile 13. yüzyılın ilk yarısında, Konya çevresinde de birçok örneği bulunan avlulu, klasik tipteki hanlardan birisidir.

Kaynakça: "AKOK, Mahmut, ""Konya'da Üç Tarihi ve Mimari Eser: Altınapa Kervansarayı, Hasbey Darülhuffazı ve Selim II. İmareti "", Türk Arkeoloji Dergisi, XX / 1, 1973, s. 5-36.
BAŞ, Ali, ""Anadolu Selçuklu Dönemi Konya Kervansarayları "", Çekül Sanatsal Mozaik, C. 3, S. 33, 1998, s. 60- 69.
DEMİR, Ataman,""Anadolu Selçuklu Hanları Altınapa Han"", İlgi, S.61 1990, s. 24-27.
DURAN, Remzi, “Altunapa Hanı”, Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 2007, s. 77-87.
ERDMANN, Kurt, Das Anatolische Karavansaray des 13. Jahrhunderts, I, Berlin, 1961.
KONYALI, İbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi, Konya, 1964.
ÖZGERGİN, M. Kemal, ""Anadolu'da Selçuklu Kervansarayları"",İÜFEF Tarih Dergisi, XV/20, 1965, s.141-170.
TURAN, Osman, ""Selçuk Devri Vakfiyeleri-I.Şemseddin Altun-Aba Vakfiyesi ve Hayatı"", Belleten, XI/42, 1947, s.197-235.