Yerin adı: Arslanhane adını, yapının kuzey doğusunda yer alan antik çağdan devşirme aslan heykellerinden alır. Arslanhane Camii, Ankara’da, Altındağ İlçesinde, Samanpazarı Semtinde, Kılıçarslan mahallesinde, Atpazarı yokuşu üzerinde bulunur.
Yapım Tarihi: H.689/ M.1290
Kitabe: Yapının ahşap minberinde ve taçkapının sağında olmak üzere toplam üç kitabesi bulunur. Bunlardan ikisi minberde diğeri taçkapının sağında yer alır.
Ceviz ağacından minber üzerindeki kitabede ;
“Bu mübarek cami ulu sultan din ve dünyanın gıyası, yardımcısı memleketler fetheden Keykavusoğlu(II.Keykavus) Mesud Allah sultanlığını ebedi kılsın zamanında mahlukatın Allah’ı yüce tanrının yardımı ile fütüvvet ve mürüvvet sahibi kardeşler tarafından Allah ömürlerini uzun eylesin H.689(1289-90) yılı aylarında Allah için hulus-i niyetle ve onun rızasını isteyerek yapıldı. Allah onların hayırlı işlerini kabul buyursun, günahlardan geçsin” yazılıdır.
Minber korkuluğunun ortasındaki gergi üzerinde ;
“Ümmet günahkardır ve Allah affedici, esirgeyicidir.” yazılıdır.
Minber korkuluğunun diğer tarafında ise usta kitabesi yer alır. Burada “Dülger Ebubekir oğlu Mehmet yaptı” yazılıdır.
Vakfiye:Y apıya ait vakfiye bulunamamıştır.
Kurucu: Yapının banisi Emir Seyfeddin Çaşnigir olduğu düşünülen “Şerafeddin”dir. Yapının ikinci isminin Ahi Şerafeddin Cami olması banisinden kaynaklanmaktadır. Emir Seyfeddin Çaşnigir, 1211’de Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus devrilirken emir olmuştur.
Sanatçı: Minber üzerinde bulunan kitabeye göre yapıda sanatçı olarak Ebu Bekir oğlu Mehmet, sanatçı olarak çalışmıştır. Bu kişi, ceviz ağacından tarihi minberi yapan sanatçıdır.
Onarım Durumu: Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait cami, 1992 yılında genel müdürlük tarafından kısmen restore edilmiştir. Yapı, bugün iyi durumdadır.
Plan: Cami, Anadolu Selçuklu’nun ahşap direkli ahşap tavanlı camilerinin en güzel örneklerinden biridir. Yapı, bir dikdörtgen biçiminde olup kıble duvarına dikey dört ahşap direk dizisi ile beş sahna ayrılmıştır. Orta sahn yan sahnlara oranla daha geniş tutulduğu gibi tavanı da yüksektir. Caminin esas girişi olması gereken, kesme taştan yapılmış, orta aksa göre biraz doğu kenara doğru kaydırılmış olan ve bir taç kapı hüviyetini taşıyan kuzey kapısı, ahşap kadınlar mahfiline çıkmakta, doğu ve batı duvarlar üzerinde bulunan iki kapı ise caminin harimine açılmaktadır. Harim bölümü 21.5x24 m ölçüsündedir. Caminin üzerini örten ahşap çatıyı, altışardan dört sıra halinde yirmi dört ahşap sütun taşımaktadır. İbadet mekanı, on iki pencere ile aydınlatılmıştır. Yapının kuzeydoğu duvarına bitişik minaresi, tek şerefelidir ve kaide kısmında kare planlı, pabuç kısmında ise sekizgen planlıdır.
Kıble duvarına dikey olarak uzanan beş adet sahnlardan orta sahn üzerinde mihrap bulunur ki caminin boyuna uzanan simetri aksının tam üzerinde yer alır. Caminin iç mekanında özellikle sütun başlıklarının devşirme olmasına rağmen tavan çok itinalı bir işçilikle işlenmiştir. Ahşap tavan dikine hatılların arasına doldurulan enine kirişlerle ve bu kirişlere geçişi sağlayan konsollarla işlenmiştir. Konsollardan kirişlere geçişte palmet biçimli lambri süsler görülür. Yanlara göre daha yüksek olan orta sahnda konsol üç sıralıdır. Caminin iç mekanında bütün kuzey kısmı ikinci direğe kadar kaplayan kadınlar mahfili mekanı ikinci kat olarak ayırmaktadır.
Üçboyutlu Özellik: Caminin doğu, batı ve güney cephelerinde yer alan üç girişi vardır. Doğu ve batı cephelerinde bulunan kapılar harime açılır ve bunlar Selçuklu taç kapıları karakterinden uzak sade örneklerdir. Kuzey kapısı ise arazi meyli nedeniyle ahşap kadınlar mahfiline açılır ve tam bir Selçuklu taç kapı hüviyetini taşır. Orta aksa göre biraz doğu kenara kaydırılmış olan kuzey kapı, tamamen kesme taştan yapılmıştır. Beden duvarlarından çıkıntı teşkil eden taçkapı, caminin beden duvarları ile tezatlık teşkil eder. Üzeri zengin mukarnaslarla nihayetlenen taçkapı nişinin iki kenarında yan duvarlara estetik bir hareket ve güzellik sağlayan nişler bulunmaktadır. Yapı dıştan dolaşıldığında pencerelerin iki sıra oluşturduğu ve basit dikdörtgen formlarıyla yapıya bir özellik katmadıkları görülür.
Malzeme: Camide malzeme olarak moloz taş kullanılmıştır. Fakat bunun yanında bol miktarda Roma ve Bizans devirlerine ait pek çok işlenmiş devşirme malzeme de kullanılmıştır. Ayrıca yapıda taşıyıcı eleman olarak ahşap malzeme tercih edilmiştir.
Süsleme: Caminin dış tasvirine dikkat edildiğinde Selçuklu tarzında oymalarla süslü üç kapısı olduğu görülecektir. Kuzey kapısı beyaz mermerdendir; silmelerle ve sütuncelerle süslenmiştir. Batı kapısı ise sivri kemerli bir niş içinde segment kemerli giriş şeklindedir. Tuğla kemer alınlığında üçgen çerçeve içinde firuze renkli çini parçacıklarıyla sade bir bezeme görülür. Dış mekanda süslemenin değerlendirildiği alan olarak bir de minare söylenebilir. Kare kaideli minarenin alt kısmında Roma ve Bizans dönemine ait devşirme taşlar kullanılmıştır. Oldukça yüksek olan kaidesi gövdeye geçişi sağlayan kürsüde kareden silindirik gövdeye üçgen satıhlarla geçilmektedir. Selçuklu minarelerinin genel karakteristiğini yansıtan minarenin, kürsü üzerindeki üst kaidesinin sekiz kenarından her biri önce dikdörtgen panolar içinde kemerli nişler, sonra da birbirini takiben sivri kemerli nişlerle teşkilatlandırılmıştır. Dikdörtgen nişlerin her biri yer yer konulmuş gök mavisi lacivert çinilerle süslenmiştir. Daha yukarıda sade bir bordür bütün kenarları dolaşmakta ve bir sıra firuze renkli sırlı tuğla ile nihayetlenmektedir. Minare gövdesinin alt kısımlarına yine sırlı tuğladan bir kuşak gövdeyi sarar. Dış duvarların mütevazı görünüşü yanında iç mekan, Selçuklu camilerinin en iyi örneklerinden biridir. Harim kısmını beş sahna ayıran ahşap sütunlar, birbirinden farklı Roma devrine ait devşirme sütun başlıklarıyla taçlanmıştır. “Dor tipi” yivli daha sade örneklerin yanı sıra akantus yapraklı “Korint tipi” çeşitli başlıklar da bulunur. Sütun başlıklarının üzerinde profilli ahşap yastıklar yer alır. Ahşap sütunların mermer taklidi yağlıboya ile boyanmış olması orijinal karakterini bozmuştur. İç mekanda süslemenin değerlendirildiği bir diğer alan mihraptır. Mihrap, çağının en orijinal ve en güzel örneklerindendir. Stalaktitli bir nişi olup yüzü mozaik çinilerle kaplanmış ayrıca süslemesinde alçı da kullanılmıştır. Mihrabın stalaktit niş köşelikleri ve dıştan içe doğru ikinci ve dördüncü bordürü firuze ve patlıcan moru renkli çini mozaikten yapılmıştır. Geometrik ve bitkisel desenler hareketli, kontrastlı bir kompozisyon yaratır. Nişin içinde yer alan patlıcan moru nesih yazılı çini mozaik Kur’an suresi firuze renkli spiral sarmaşık üzerinde belirginleşir. Mihrap alınlığında iç içe giren firuze ve patlıcan moru altıgenlerin rölyefli alçı dolgusu vardır. Niş kaidesinde iki renkli geometrik desenli çini ağın içi alçı bezelidir. Nişi çevreleyen alçı sütunce ve başlıklar grift bitkisel ve yazı süslemeleriyle çağının İran Selçuklu ve İlhanlı örnekleriyle paralellik gösterirler. Mihrabın dış ve üçüncü bordüründe yer alan bitkisel ve neshi yazılı Kur’an suresinin işçiliği gayet başarılıdır. Mihrap taç kısmındaki alçı işçiliğinde stilize ejder motifi, bitkisel desenli rozet, grift yaprak ve şakayık desenleri İran Selçuklu örnekleriyle benzerlik gösterir. Caminin ceviz ağacından yapılmış minberi de mihrap kadar değerli ve muhteşem güzelliktedir. Minberin şerefe ve külah kısmı yenilenmiştir. Yan aynalıklar ve şerefe altı taklit kündekari tekniği ile yapılmıştır. Geometrik kafesi meydana getiren kısımlar çakmadır. İçlerindeki çokgen, yıldız ve baklava şekilli rumi dolgular blok halindeki ahşap panonun kabartmaları durumundadır. Korkuluk çakma tekniği ile geometrik bir kafes meydana getirir. Batı korkulukta neshi yazılı kitabe yer alır. Minberin dilimli kapı kemeri balık pulu desenli sütuncelerle taşınır. Kemer köşelikleri rumi kabartmalarla bezelidir. Aynalıkta sülüs yazılı 689 H. tarihini veren kitabe yer alır. Kapı kanatları mevcut değildir.
Tarihlendirme: Yapının kitabeleri olmasına karşın tarihlendirmede birtakım problemler yaşanmaktadır. Ahşap minberindeki birinci kitabede, Selçuklu Sultanı II. Mesud zamanında, yapının Ahi Hüsameddin ve Ahi Hasaneddin kardeşler tarafından 689 H. / 1290 M. yılında yaptırıldığı belirtilmekte ise de caminin esasen daha eski olduğu ileri sürülmektedir. Cümle kapısı yanındaki diğer bir kitabede bani olarak bazı araştırmacıların “Şerafeddin” şeklinde okuduğu “Seyfeddin” ismi bulunmaktadır. Bunun Emir Seyfeddin Çaşnigir olması mümkün görüldüğünden binanın yapım tarihi 13. yüzyılın başlarına kadar geri götürülebilmektedir. Araştırmacıların çoğu aynı yüzyılın sonlarına doğru harap duruma düşen caminin ahilerden Hüsameddin ve Hasaneddin isimli iki kardeş tarafından tamir ettirildiğini ve mihrabın da bu sırada yaptırıldığını kabul etmektedir. Minber kitabesi de bunu doğrulamaktadır. Bütün bunlardan dolayı tarihlendirmede karışıklıklar yaşanmaktadır.
Değerlendirme: Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii, Anadolu Selçuklularının ahşap direkli ve tavanlı camilerinin en başarılı örneklerinden biri olarak gösterilmektedir. Yapının ahşap taşıyıcı unsurları haricinde zengin bir bezeme programına sahip mihrabı, minberi ve caminin cephelerinde ve iç mekanında kullanılan farklı dönemlere ait devşirme malzeme yapının görünümüne zenginlik kazandırmıştır.
Kaynakça: ASLANAPA, Oktay; Türk Sanatı I-II, Başlangıcından Beylikler Devri Sonuna Kadar, Remzi Kitabevi, 1990.
ASLANAPA, Oktay; Anadolu’da İlk Türk Mimarisi, Başlangıcı ve Gelişimi, Ankara, 1991.
BAYBURTOĞLU, Zafer, Anadolu'da Selçuklu Dönemi Yapı Sanatçıları, Erzurum, 1993.
ESKİCİ, Bekir; Ankara Mihrapları, Kültür Bakanlığı, Ankara, 2001.
ÖNEY, Gönül; Ankara Arslanhane Camii, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1990.
KONYALI, İbrahim Hakkı; Ankara Camileri, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Ankara, 1978.
ORAL, Zeki; “Anadolu’da Sanat Değeri Olan Ahşap Minberler, Kitabeleri ve Tarihçeleri”, Vakıflar Dergisi, S. V, Ankara, 1962, sf. 23-77.